18 Temmuz 2010 Pazar

Ağva


istanbulda temiz denize girilebilecek yerler olduğundan umudu kesmiştin. artık denizin kirliğili fazla kafaya takmayıp sadece serinlemek ve yüzmek için gittiğim yakın yerler dışında tertemiz doğası ve doğa kadar temiz bir kumsalı olan ağvayı bulmam büyük bir mutluluk kaynağı oldu.
ağva iki dere arasında kalan yer demekmiş,internette ilk aradığımda ağva hakkında karşılaştığım ilk şey bu oldu.gerçektende ağva göksu deresi ve adını şu an hatırlayamadığım başka bir dere arasında kalan küçük bir balıkçı kasabası görünümünde bir belde.
istanbul avrupa yakasından yola koyuldum ve ilk köprüyü geçtikten sonra önüme bir kaç km ilerde gelen şile tabelasından döndüm.bu yol üzerinden yaklaşık 50-55 km devam ettim.önüme gelen ağva tabelasını takip ettim. yol boyunca bir çok lokanta ve aile işletmesi gözümüze çarptı ve birisine girerek sabah kahvaltısı yaptık. gözlemeler daha önce yemediğim kadar lezzetliydi.tekrar yola koyulduktan sonra önüme solda sahil yolu sağda ağva tabelası geldi. kalvaltı yeri sahibi bana sahil yolunun daha kısa olacağını söylemişti. bende sahil yolundan devam ettim. yoldan devam ederken 10 km sonra akçakese köyüne vardım ve yeşil kamping adında bir tabela gördüm ve o tarafa döndüm. kamp alanına vardığımda çok güzel bir sahil bizi bekliyordu. demiz tertemiz ortam çok güzeldi. fakat tatil koyunde yer olamadığı öğrendik.maalsef bu koyu bırakıp ağvaya doğru yola koyulduk. yaklaşık 15 km sonra ağvaya vardık. ilk olarak kalacak yer ayarlamaya çalıştık. daha önce ınternetten araştırdığım kadarıyla merkezdeki pansiyonların daha ucuz öğrenmiştim. fakat ağvaya gidince bunun tam olarak geçerli olmadığını gördüm. merkezdeki pansiyonları hem beğenmedim hem pahalı buldum. çok çocuklu aileler için belki uygun alabilir ama iki kişi için çok uygun gelmedi bana. kalacak yer için göksu deresinin kenarına yöneldiğimde hemen bir kaç vale ellerinde birer broşürle yanlarımıza geldiler. kişi başı hafta içi 60 liraya kahvaltı ve akşam yemeği dahil anlaştık.otel göksu deresi kenarında nehir evi arzında bir yerdi. çok komforlu olmasada rahat ettik.
ilk olarak ağvanın kumsalına gittik ve akşama kadar denizde vakit geçirdik. deniz gerçek anlamda temiz ve kumsal gayet güzeldi.akşam odamıza geri döndük ve akşam yemeği için nehirindaki lokantaya oturduk. yemeğe yarım saat vardı. bizde otelim kayağıyla nehiri gezmeye koyulduk. nehir yemyeşil ördekler,kaplumbağalar,küçük su yılanları,arasıra suyun üstüne zıplayıp ben burdayım diyen balıklarla dolu ve gayet doğal bir ortam. istanbulun koşuşturmacasından ve kalabalığından eser yok burada. doğa ile baş başa sessiz sakin kendi başımıza bir yarın saat geçirdikten sonra yemek içi otele geri döndük.ağva tam bir balık cenneti otelde akşam balık süperdi.ağvada gün batımıda çok güzel sonra gün batımını izledik.
ertesi gün hava pek güzel değildi bizde geri dönmek zorunda kaldık.şileyi gezip istanbula döndük...

2 Kasım 2009 Pazartesi

muğla- akyaka


Muğla-Marmaris arasında yolun tam ortasında akyaka tabelasini gördüğümde(çok uzaktan gelipte neyle karşılacağını bilmenin tedirginliğiyle)girdiğim bu tatil beldesi daha ilk bakışta ben burdayım ve başka bir tatil seçeneği sunuyorum diyordu insana. Beldeye girerken ilk dikkatimi çeken gökova körfezinin o muhteşem manzarası ve bu manzaraya dantel gibi yakışan kendine özgü mimarisiyle akyaka evleriydi.internetten araştırdığım ve birkaç arkadaşımın çok yoğun ısrarı sonucu gittim akyakaya.amacım yabancı turistlerin fazla olmadığı sakin,güzel,denizle,kumla,güneşle dolu bir tatil geçirmekti.ama akyaka inanın bunlardan daha fazlasını veriyor insana.

Akyaka da ilk olarak kalacak bir yer bulmak zorundaydık. İlk girdiğim birkaç apartı beğenmedik.üçüncü girdiğimiz apartı beğendik ve yerleştik. Akyaka da hemen hemen tüm kalacak yerler apart şeklinde. Daha sonra çantalarımızı alıp sahile gittik.akyaka’da küçük bir kumsal var ama çok kalabalık olmadığı için rahatlıkla şezlong buluna biliyor. Deniz kum ve gayet temiz,kumsala paralel bir şekilde lokantalar ve cafeler sıralanmış durumda sokak aralarında hediyelik eşya satan genelde üniversite öğrencilerinin işlettiği tezgahlar var.kumsalda kaldığım süre boyunca hafif rüzgar esti ve bu rüzgar sayesinde sıcak hiç bunaltmadı. Akşam disko bar tarzında takıla bilecek fazla bir yer yok.canlı müzik yapan birkaç işletme ve sokak aralarında birkaç bar var. Genelde akşamları deniz kenarında kır kahvesi görünümünde ki bir cafe de bira içerek geçirdik. Ama sıkıldık dersek yalan söylemiş oluruz her şey gayet güzeldi.

İkinci gün saat 10’da akyadan hareket edip 18’e kadar koyları gezdiren tekne turuna katıldık.sırayla kandilli koyu,ince kum,kloapatra adası,lacivert koy ve adını hatırlayamadığım bir sualtı mağarasını gezdik.daha önce birkaç yerde daha tekne turuna katılmıştım ama akyaka da ki tekne turu bence diğerlerinden çok çok güzeldi. Koylar o kadar güzel ve temiz ki Türkiye de olup ta böyle yerleri daha önce gezmediğim için kendime çok kızdım.üçüncü gün yeniden sahile takıldık.dördüncü gün ise belediyenin çek çekiyle(traktör kasası gibi bir şey) çınarcık koyuna gittik.çınarcık koyuda bence akyaka da görülmesi gereken çok güzel bir yer.

Beşinci gün ise akyakalıların azmak dediği(denizle ırmağın karıştığı yerin adı azmakmış) çayı gezi motorlarıyla gezdik ve akşam aynı yerde bulunan balık ekmekçilerden balık ekmek yedik.(özellikle balık ekmeği yazdım çünkü müthiş lezzetli).birkaç gün daha akyaka da takılıp Marmaris e yol aldık.

Akyaka da alternetif tatil adına her şey mevcut.Her şey gayet uygun fiyatlarda.insanlar otellere sıkışıp kalacaklarına bence böyle yerleri gezip görmeleri çok daha anlamlı.neyse uzun lafın kısası tatilden dinlenmek,denizin ve güneşin tadını çıkarmak,farklı yerleri gezip görmek ve sakin bir tatil bekleyenler akyaka yı mutlaka göz önünde bulundursunlar…..